PROF. DR. AYŞE KARATAŞ DEMİRCİLER
BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ UZMANI
BEL FITIĞI (Lomber disk hernisi )
Omurga, omur (vertebra) olarak adlandırılan birbirine bağlı kemiklerden oluşur. Disk dediğimiz doku ise iki komşu omuru birbirine bağlayan, vücut ağırlığı ile oluşan kuvvetlerin absorbe edilmesini ve bu kuvvetlerin dağıtılmasını sağlayan yastıkçıklardır. Disk dokusu, sert bir dış tabaka ve yumuşak orta kısımdan oluşur. Zaman içerisinde bu orta kısımdaki kıkırdak benzeri maddenin su içeriği azalır. Azalma ile birlikte yüke karşı koyma özellikleri kaybolur. Bu bozulmalara çevrede bulunan tabaka da eklenir ise yüklenme ve bazı hareketler ile dış çeperde kabarmalar olur. Bazen de bu çeper yırtılır ve orta kısımdaki kıkırdak benzeri madde yırtıktan dışarı çıkar. Sonuç olarak bu kabarıklıklar komşu sinirler ve omuriliğe baskı yapar hale gelebilir. Bu duruma fıtık (disk hernisi) adı verilir. Bel fıtığının nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte ailesel yatkınlık, yaşlanma ile oluşan dejenerasyon, aşırı kilo alımı ve ağır yük kaldırma nedenler arasında sayılabilir.
Bel fıtığı belirtileri nelerdir ?
Alt bel omurlarında sıklıkla yanlara doğru fıtıklaşma olup yanlardan geçen sinirlere baskı yapabilir. Belde, kalçada, bacaklara doğru yayılan ağrı, kas gücü kaybı ve uyuşmalara yol açabilir. Genellikle bir süre bel ağrısı olur. Şiddetli bel ağrısını takiben bacağa yayılan ağrı gelişir. Hastalarda ağır bir yük kaldırma, düşme gibi travma öyküsü olabilir. Ancak bazı hastalarda belirli bir mekanik etken olmadan da bel ve bacak ağrısı başlayabilir. Öne eğilmek, oturmak, öksürmek, hapşırmak, ıkınmakla ağrıların artması fıtığı düşündürür. Omurilik alt ucunda baskı var ise kuvvet ve his kaybının yanında idrar ve gayta hissinin kaybı sonucunda idrar ve gayta tutamama gibi bulgular da görülebilir. Bazı durumlarda cinsel fonksiyon bozuklukları da görülebilir.
Bel fıtıklarına nasıl tanı konulur ?
Tanı için öncelikle uzman hekim muayenesi gereklidir. Muayene ile bası altında olduğu düşünülen sinirle ilgili bulgular saptanabilir. Tanıyı desteklemek için lomber manyetik rezonans görüntüleme (MRG) istenir. Bazı durumlarda ayırıcı tanı için elektromyografi gibi elektrofizyolojik incelemeler de kullanılır.
Bel fıtıklarının tedavisi nasıldır ?
Tedavi şeklinin kararı muayene ve inceleme sonuçlarına bağlıdır. Bazı hastalarda sadece istirahat, uygun ilaç tedavisi yeterli olur iken, şiddetli geçmeyen ağrı, sinirlerde yada omurilikte fonksiyon kaybı gibi durumlarda ön planda olan tedavi cerrahidir. Aniden ortaya çıkan omurilik yada sinir fonksiyon kayıplarında bazen acil cerrahi tedavi gerekir. Bel bölgesinde orta hatta yapılan küçük bir kesi ile girilerek cerrahi mikroskop altında yapılan mikrodiskektomi yöntemi ile fıtık temizlenir.
BEYİN TÜMÖRLERİ
Beyin tümörleri, kafatası içerisinde bulunan beyin zarı veya beyin dokusundan kaynaklanan, bazen de vücudun başka bir yerinde var olan tümörün beyine yayılması (metastaz) şeklinde görülürler. Beyin tümörü beynin kendi hücrelerinden gelişiyorsa iyi huylu ve kötü huylu olarak ikiye ayrılır. Beyin dokusundan kaynaklanan tümörlerin çok farklı tipleri vardır. Köken aldıkları hücre tipine göre adlandırılırlar. (Gliom, meningiom, akustik nörinom, hipofiz adenomu gibi). Metastatik beyin tümörleri sıklıkla akciğer ve meme kanserine bağlı olarak gelişir.
Beyin tümörü belirtileri nelerdir ?
İyi ya da kötü huylu beyin tümörleri belli bir büyüklüğe ulaştıkları zaman kafa içinde basınç artışına neden olur. Beyin sert ve kapalı bir alan olan kafatası içinde yer aldığından iyi huylu tümörler de hayatı tehdit edici olabilir. Beyinde yer kaplayan tümör dokusu beyni bir tarafa doğru itebilir, beynin dokusu yada sinirlerine yayılıp fonksiyonlarını bozabilirler. Bulgular kafatası içerisinde basınç artışına yada etkilenen bölgelere göre değişiklik gösterir. Baş ağrısı, bulantı kusma, kol ve bacaklarda kuvvet ve his kaybı, bilinç değişiklikleri, dengesizlik, konuşma bozuklukları, kişilik bozuklukları, epileptik nöbet (sara), görme bozuklukları, gözde kayma, çift görme, işitme kaybı, kulakta çınlama, ses kısıklığı, yutma güçlüğü, el ve ayaklarda büyüme, göğüslerden süt gelmesi, adet düzensizliği gibi hormonal belirtiler görülebilecek bazı bulgulardandır.
Beyin tümörlerine nasıl tanı konulur ?
Hastalar öncelikle ayrıntılı nörolojik muayene yapılarak değerlendirilir. Tanı için en sık kullanılan radyolojik incelemeler Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ve Bilgisayarlı Tomografidir (BT). Olası tümörün daha net gösterilmesi için damardan verilen ilaç (kontrast madde) ile çekilen MRG ile oldukça kesinlikte bilgi edinilir. Ayrıca Difüzyon MR, Perfüzyon MR ve MR Spektroskopi gibi ileri MRG yöntemleriyle tümörün türü hakkında ameliyat öncesinde bilgi edinilir.
Beyin tümörleri nasıl tedavi edilir ?
Beyin tümörü ameliyatında en önemli faktörler tümörün tipi, yerleşim yeri, hastanın yaşı ve genel sağlık durumudur. Bu nedenle tedavi yaklaşımı her hasta için özeldir. Yavaş büyüme hızına sahip olan iyi huylu beyin tümörleri beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilir özelliktedir. Böylece iyi huylu tümörlerin tamamı veya büyük kısmı çıkarılabilir. Kötü huylu tümörlerde cerrahi en önemli tedavi basamağıdır. Uygulanan mikrocerrahi ile tümörün kitle etkisi azaltılıp, nörokognitif fonksiyonlar düzeltilip çıkarılan tümör dokusunun patolojik tanısı konmuş olur. Amaç hastada ameliyat sonrasında sakatlık oluşturmadan geniş tümör çıkarılması böylece sağkalımı ve hayat kalitesinin artırmaktır. Ancak bazı kötü huylu beyin tümörlerini tamamen çıkarmak her zaman mümkün olmayabilir. Sağlam beyin dokusunu koruyarak, beyin tümörünü tamamen çıkartabilmek ve kalıcı sakatlıkları önlemek için ameliyat süresince kullanılan görüntüleme teknikleri (Nöronavigasyon, MRG, Ultrasonografi), ilaç kullanılarak tümör sınırlarını gösteren boyama teknikleri ve uyanık kraniotomi gibi ileri teknikler kullanılır. Ameliyatta çıkarılan tümör dokusunun patolojik inceleme sonucunda kesin tanı konmuş olur. Bu tanıya göre hasta onkoloji ekibi ile beraber değerlendirilir ve ek uygulanacak tedaviler (ışın tedavisi-radyoterapi, ilaç tedavisi-kemoterapi belirlenir. Kötü huylu beyin tümörlerinde ameliyat sonrası tümörde yeniden büyüme söz konusu olabilir. Bu nedenle hastalar ameliyat sonrasında düzenli aralıklar ile takip edilir.
ANEVRİZMA (Baloncuk)
Anevrizma (baloncuk), beyin içerisindeki atar damar duvarlarındaki zayıflamaya bağlı oluşan bozukluklardır. Anevrizma duvarı bazen yırtılıp yaşamı tehdit eden beyin kanamalarına neden olurlar. Bu kanamalar bazen beyin dokusu içerisine bazen de çevreleyen zarlar arasına olabilir. Önceden belirti vermiş anevrizmaların kanama riski daha yüksektir. Yaş arttıkça kanama riski artar. Yüksek tansiyon ve sigara içiminin kanama riskini arttırdığına dair çalışmalar mevcuttur.
Anevrizmanın belirtileri nelerdir ?
Yırtılmamış anevrizmalarda belirtiler, anevrizmanın yerleşim yeri ve büyüklüğüne bağlıdır. Görme alanı bozuklukları, göz kapağında düşme, belirli bir bölgeye yerleşim gösteren baş ağrısı görülebilir. Kanamış anevrizmalarda ani başlangıçlı ve çok şiddetli baş ağrısı tipiktir. Hastalar bu baş ağrısını hayatlarında yaşadıkları en şiddetli baş ağrısı olarak tanımlarlar. Kusma, bilinç kaybı, ense sertliği diğer bulgulardır. Kanamaların önemli bir kısmı fiziksel aktivite sırasında olurken diğer bölümü uyku veya özelik arz etmeyen bir durum sırasında oluşabilir. Kanamanın yerine ve büyüklüğüne göre başka bulgular da eşlik edebilir.
Anevrizma tanısı nasıl konur ?
Kanamamış hastalar sıklıkla başka bir nedenle tetkik edilirken tesadüfen bulunur. Kanama şüphesi olan hastada acil olarak hızlıca yapılan ilk inceleme yöntemi Bilgisayarlı Beyin Tomografisidir. Ancak damarların görülebilmesi için Bilgisayarlı Tomografi Anjiyografi veya Manyetik Rezonans Anjiografi gibi özel tetkikler yapılır. Kol damarından verilen ilaç aracılığı ile beyin içerisinde dağılmış olan damarlar daha detaylı olarak görünür hale getirilir. Gereken hastalarda ise kasık atar damarından girilerek Beyin Anjiyografisi yapılır. Nadiren tanı için hastanın bel aralığından iğne ile girilerek alınan beyin omurilik sıvısı incelemesi gerekebilir.
Anevrizma tedavisi nasıldır ?
Tüm gelişmelere rağmen anevrizma yırtılmasına bağlı beyin kanamaları hala ölümcül hastalıklardandır. Hızlı tanı ve erken tedavi çok önemlidir. Hastanın hangi yöntem ile tedavi edileceğine baloncuğun yerleşim yerine, büyüklüğüne, şekline, hastanın yaş ve diğer hastalıklarına bağlı olarak karar verilir. Cerrahi olarak tedavi edilen hastalarda metal bir klip aracılığı ile baloncuk kapatılır. Kapalı yöntemde (endovasküler tedavi) ise anjiyografi sırasında damar içerisinden iletilen kateter aracılığı ile baloncuk kapatılır. Hastalar tedavi sonrasında yoğun bakımda takip edilir. Anevrizma kanamasına bağlı olası uzun dönem riskleri nedeniyle yakın takip ve kontroller devam eder. Her türlü acil ve etkin tedaviye rağmen anevrizma kanamasına bağlı hastalarda kalıcı sakatlık olabilir. Bu nedenle anevrizmaların kanamadan teşhis ve tedavi edilmesi önemlidir.
KAVERNOM
Kavernom, genellikle beyinde nadiren de omurilikte yerleşen anormal damar yumağıdır. Çoğunlukla boyutları küçüktür. Nadiren çok büyük boyutlara ulaşabilir. Kavernomlar sıklıkla belirti vermeyen lezyonlar olup genellikle başka bir nedenle yapılan beyin görüntülemelerinde tesadüfen saptanırlar. En önemli özellikleri kanamaya eğilim yaratmalarıdır. Kavernomlardan kaynaklanan kanamalar genellikle yüksek basınçlı atardamar kan akışı içermedikleri için anevrizmalardan veya arteriovenöz malformasyonlardan farklı olarak daha az şiddetlidir. Kanama genellikle çok yavaş sızıntı şeklindedir. Ancak kavernomun boyutuna ve konumuna bağlı olarak kanama ciddi beyin hasarına neden olabilir. Bir kez belirti yaratacak kadar büyük kanama olduysa ileriki zamanda yeniden kanama olması riski artar. Hamilelik ve loğusalık döneminde kanama riskinin yüksek olduğunu bildiren çalışmalar var.
Kavernom bulguları nelerdir ?
Hastaların yaklaşık beşte biri belirtisizdir. Belirti verenlerde ise nöbet (epilepsi atakları), felç, kronik başağrısı ve beyin kanaması ortaya çıkabilir. Kanama tablosu sonrasında koma gibi, hayati risk gibi birtakım sonuçlara yol açabilirler.
Kavernom tanısı nasıl konur ?
Tanıda manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yeterlidir. Anjiografik incelemeler ancak sınırlı vakalarda gerekebilir.
Kavernom tedavisi nasıldır ?
Hastanın bulgularına, kavernomun yerleşim yerine, boyutuna, hastanın yaşına göre karar verilir. Her kavernomun tedavisi cerrahi değildir. Belirti vermemiş tesadüfen MRG de saptanmış, kanama riski düşük görülen hastalarda genellikle gözlem yeterlidir. Zaman içinde boyutları artabilir. İzlem için yıllık MRG yapılır. Belirti vermiş, veya kanaması olan uygun bölgelerde bulunan kavernomlar için kesin ve etkili çözüm mikrocerrahi ile tamamının çıkartılmasıdır. Tekrarlayan kanamalara yol açan, büyüyen, ilaca dirençli nöbetlere yol açan kavernomlar cerrahi tedavi edilmelidir.
ARAKNOİD KİSTLER
Araknoid kistler, beynin etrafını saran araknoid membranın yaprakları arasında oluşan içi sıvı dolu keselerdir. Çoğunlukla doğumsaldır. Nadir olarak kafa travmaları, tümör, enfeksiyon, ve beyin kanaması gibi nedenlerle de ortaya çıkabilir. İyi huylu lezyonlardır. Her araknoid kistin tedavisi cerrahi değildir. Çoğunlukla tedaviye gerek duyulmayıp takip yeterlidir.
Araknoid kistlerin belirtileri nelerdir ?
Doğal seyirleri değişkendir. Belirti vermeyen olgularda tanı tesadüfen konur. Bazı kistler büyüyerek belirti verir. Kistin büyüklüğüne ve yerleştiği beyin bölgesine göre baş ağrısı, bulantı, kusma, felç, nöbet geçirme, hidrosefali, görme kaybı ve hormonal düzensizlikler gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Araknoid kistlere nasıl tanı konulur ?
Tanıda beyin magnetik rezonans görüntüleme (MRG) yeterlidir. Sıklıkla tesadüfen fark edilirler. Başka bir nedenle beyin MRG çektiren hastalar raporunda araknoid kist yazdığını görünce endişelenmektedirler. Her belirti hemen araknoid kist ile ilişkilendirilmemeli ve mutlaka uzman hekim tarafından değerlendirilmelidr. Genellikle büyüme eğilimi göstermezler. Hangi hastalar için takip beyin MRG incelemesi yapılacağı hekim tarafından belirlenir.
Araknoid kistler nasıl tedavi edilir ?
Belirtiler ortaya çıktığında kistin büyüklüğüne ve yerleştiği beyin bölgesine göre değerlendirilir. Kist ile ilişkili nöbet, nörolojik bulgular, hidrosefali, kistin kanaması, takiplerde kist boyutlarında artış gibi durumlarda cerrahi gerekir. Burada amaç kistin boşaltılması veya bir yere ağızlaştırılmasıdır. Ameliyatta ya kist diğer araknoid boşluklara ağızlaştırılır (açık mikrocerrahi veya endoskopik cerrahi yol ile) yada kist bir şant sistemi yardımı ile periton denilen karındaki boşluğa ağızlaştırılır. Böylece kistin basıncı azaltılır. Beyne yaptığı bası ortadan kaldırılmış olur.